Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan kararları paylaşmış olduğumuz bu sayfamızda, başlıkların alt kısmında kararları özetlemiş bulunmaktayız. Kararların tamamını merak eden ziyaretçilerimiz başlıklara tıklayarak veya bizimle iletişime geçerek bilgi alabilir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 14/09/2021 tarihinde verilen karara göre; 3.kişinin kullanmış olduğu kredi sebebiyle evini ipotek ettiren kişinin, banka tarafından yapılan sözleşmede çelişkili ifadeler olduğu ve tarafların iradeleri arasında uyuşmazlığın açık olduğu dikkate alındığında borcun ipotek borçlusu için öngörülemez ve aşırı külfet yükleyici hale gelmesi sebebiyle ipotek alacaklısı lehine ciddi dengesizlik oluşturduğu tespit edilmişmiş ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 14/09/2021 tarihinde verilen karara göre; başvurucu tarafından Sulh Ceza Hakimliğinde, sosyal mesafe kurallarına uymadığı gerekçesiyle verilen idari para cezasının bu konuda yetkisi olmayan kolluk görevlileri tarafından kesildiği yönündeki sonuca etkili olabilecek itirazlarının dikkate alınmayıp ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle adil yargılanma kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi tarafından 09/06/2021 tarihinde verilen karara göre; orman vasfında olan taşınmazın başvurucuya verilmesinden sonra tekrar orman olarak tespit edilmesi ormanların korunması anlamında kamu yararına dayalı meşru bir amaçla yapılsa da yapılan hatanın sadece başvurucuya yüklenmesi sonucunu doğuracak şekilde mülkten yoksun bırakılan başvurucuya tazminat ödenmemesi sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen 13/04/2021 tarihli karara göre; taşınmaz üzerinde uygulanan tedbirin makul süreden uzun sürmesi, mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kullanılmasını belirsiz olarak ötelemesine neden olduğu için mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemektedir. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 27/10/2021 tarihinde verilen karara göre; erişim engellenmesi kararına karşı itiraz yoluna başvurma imkanları 5651 sayılı kanunda yer alması tek başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zaman da pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Kanunda belirtilen başvuru makamlarına başvurulmuş olsa bile itiraz makamlarının gerekçeli kararlarında başvurucuların iddialarını ve delillerini dikkate almamış, çatışan menfaatleri dengelemeye yönelik bir çaba içinde olmamış, müdahalenin demokratik toplum düzenine uygunluğu ve orantılı olup olmadığı değerlendirmemiş olması etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesini gerektirir. İlgili olaylarda yaşanan problemler sebebiyle pilot karar usulünün uygulanmasına ve yapısal sorunun çözümü için keyfiyetin TBMM'ye bildirilmesine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 20/10/2021 tarihinde verilen karara göre; ameliyat sonrasında oluşan sağlık sorunlarının mahkeme tarafından komplikasyon kabul edilmesi hastayı aydınlatma yükümlülüğünü ortadan kaldıracak bir sonuç doğurmamaktadır. Her ne kadar bilirkişi raporuna göre tıbbı müdahale uygun şekilde yapılmış olsa da aydınlatma yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmediği konusunda ileri sürülen ve davanın sonucuna etki edebilecek olan bir iddianın değerlendirilmesi yapılmadan karar verilmesi kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlalini oluşturur.
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen 07/10/2021 tarihli karara göre; gerçekleşen trafik kazasında zarar görenin, idarenin kazanın gerçekleştiği yerdeki çukuru zamanında onarmadığı ve tehlike yaşanmaması için gerekli tedbirleri almadığı iddiaları ile ilgili ve yeterli gerekçe gösterilmeksizin karar verilmesi, bu iddiaların da yargılamamın sonucuna doğrudan etki edebilecek mahiyette olması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi tarafından 20/10/2021 tarihinde verilen karara göre; saklı miras payının sağlar arası hukuki işlemlerle diğer mirasçılara aktarılmış olması sebebiyle kendisine para ödenmesine karar verilen mirasçıya ödenecek paranın, aradan geçen otuz yıl dikkate alınmaksızın ölüm tarihindeki değerler üzerinden hesaplanması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi tarafında 07/08/2021 tarihinde verilen karara göre; işe iade davasının amacı göz önüne alındığında kısa kararın tefhim tarihinden sonra gerekçeli kararın yazılmasına kadar 1 yıl 2 ay 10 günlük sürenin geçmiş olması tek başına yargılama süresinin uzamasına neden olmuştur. Anılan gerekçe ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve başvuruculara net 8750 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen 24/11/2021 tarihli karara göre; devletin hatalı olarak oluşturduğu tapunun alış ve satış işlemine konu edilmesi hukuken yasak olmadığı gibi salt ''Davalıdır.'' kaydı bulunan taşınmazın başka bir kişiye satılmış olması, tapu sicilini doğru oluşturma sorumluluğunu ihlal etmesinin sonuçlarına katlanmaktan devleti kurtarmamalıdır. Bu durumdan mülkten yoksun bırakılan başvurucuya herhangi bir tazminat ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 28/12/2021 tarihinde verilen karara göre; bir yargı merciinin kanuni temeli bulunmadıkça başka bir yargı merciince ya da bizzat kendisi tarafından verilen kararı icra etmemesi yolunda idareye talimat göndermesi kabul edilebilir bir durum değildir. Somut olayda Tapu Müdürlüğünün ihtiyati tedbir kararını gerekçe göstererek Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen ön alım hakkına dayalı olarak taşınmazın tescili kararını icra etmemesi, mahkemeye sorması ve mahkemenin kararın icrasını engelleyecek şekilde talimat vermesi sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 10/11/2021 tarihinde verilen karara göre; davada avukat ile temsil ediliyor olmak adli yardım talebinin reddi için tek başına yeterli bir gerekçe olamaz. Masrafları ödeme gücünden yoksun olduğuna dair muhtarlıktan alınan belgeye itibar etmeyen mahkemenin hangi belgelere itibar edeceğini belirtmemesi başvurucuyu ispat açısından zayıf duruma düşürmüştür. Bu sebep ile yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğuna ve adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 28/12/2021 tarihinde verilen karara göre; kanun koyucunun 5326 sayılı Kanun'un 32.maddesinde önceden ilan edilmiş ve anılan Kanun hükmünde belirtilen amaçlarla verilmiş bir emrin varlığı şartıyla emre aykırı davranışı yaptırıma bağladığı görülmektedir. Ancak somut olayda Kaymakamlık tarafından usulüne uygun şekilde ilan edilmiş bir emrin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu sebep ile verilen idari para cezasının kanunilik unsurunu taşımaması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 18/01/2022 tarihinde verilen karara göre; icra takibi sebebiyle sıra cetvelinin düzenlendiği tarih ile ödeme yapılan tarih arasındaki 4 yıllık sürenin makul olmadığı açıktır. Bu süreçte alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğramasını engelleyecek tedbirlerin pozitif yükümlülük kapsamında idare tarafından alınması beklenmektedir. Somut olayda icra dairesinin gerekli tedbirleri almamış olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve başvurucuya net 174.947.60 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 03/02/2022 tarihinde verilen karara göre; başvurucunun evinin duvarında çatlaklar oluşmasına ve değerinin düşmesine yol açan asıl olgu demir yolu hattının varlığı değil, kullanılması ve titreşimlere kaynaklık etmesidir. Bu sebep ile zarar devam ettiği müddetçe başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale de varlığını devam ettirecektir. Sonuç olarak Bölge İdare Mahkemesinin açılan davayı süre aşımından reddetmesi sebebiyle tam yargı davası açma süresine ilişkin yorumunun aşırı şekilci olduğuna, tam yargı davası açılmasını zorlaştırdığına ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 13/01/2022 tarihinde verilen karara göre; salt kültür varlıklarının korunması ihtiyacı -bunların başvurucuda kalması halinde daha az korunacağı ortaya konulmadıkça- özel mülkiyetteki bir kültür varlığının tazminatsız olarak kamu mülkiyetine geçirilmesini haklı hale getirmez. Bu koşullarda Şirketin koleksiyonuna dahil olan taşınmaz kültür varlıklarının tazminatsız olarak müzeye teslim edilmesi biçiminde başvurucuya ağır külfet yükleyen bir aracın kültür varlığının korunması amacına ulaşılması için en hafif müdahale teşkil eden araç olduğu sonucuna ulaşılamamıştır. Sonuç olarak mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin gereklilik kriterini karşılamadığı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 10/02/2022 tarihinde verilen karara göre; bir devlet memuru olan başvurucunun siyasi parti üyeliğinden istifa etmesi için başvurucuya belli bir süre tanınması, siyasi parti üyeliği ile memuriyetten birini tercih etmesi için imkan sağlanması veya memuriyetin askıya alınması gibi daha hafif tedbirler alınabilecekken yalnızca bir siyasi partiye üyeliği nedeniyle doğrudan memuriyetten çıkarılması, son çare prensibine uymayan en ağır müdahale olmuştur. Bu sebep ile başvurucunun Anayasa'da güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 02/02/2022 tarihinde verilen karara göre; başvurucunun Yardımcı Doçent kadrosuna atanmamasında belirleyici delil niteliğindeki jüri raporunun başvurucuya bildirilmemesi suretiyle savunma hakkında ortaya çıkan zedelenmenin yargılama sürecinde telafi edilmemesinin başvurucuyu idare karşısında dezavantajlı bir duruma soktuğuna, bunun sonucunda adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 12/01/2022 tarihinde verilen karara göre; bir alacağın mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için mahkeme hükmüne dayanması şart olmayıp belirli, kesin ve icra edilebilir mahiyette olması gerekli ve yeterlidir. Somut olayda başvurucu Şirket tarafından faturalara dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmış ve borçlu Üniversite icra takibine süresinde itiraz etmediğinden takip kesinleşmiştir. Borçlu Üniversite söz konusu icra dosyasına 583.455.07 TL ödeme de yapmıştır. Ancak İcra Müdürlüğü aracılığıyla yapılan takip işlemi sonucunda alacak kesinleşmiş olmasına rağmen başvurucu Şirketin geriye kalan alacağı halen ödenmemiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarınca icra edilebilir bir alacağın ödenmemesi ya da ödenmesinin uzun sürmesinin mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına müdahale teşkil ettiği ve bu müdahale nedeniyle oluşan belirsizliğin ise mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğu sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi tarafından 19/01/2022 tarihinde verilen karara göre; kazanın meydana geldiği anda olay yerinde bulunan işçilerin olayın hemen sonrasında alınan ifadelerine göre olay saatini 16.00 olarak belirtmelerine rağmen kolluk tarafından tutulan tutanakta saatin neden 16.30 olarak tespit edildiği soruşturma evresinde izah edilememiş bir olgudur. İşçinin hastaneye saat 17.02'de getirildiğine ve sigorta kaydının aynı gün saat 16.57'de yapıldığına dair sunulan belgelere dayanılarak ve hastane ile çalışma alanı arasındaki mesafe düşünülerek işçinin bilinçli olarak hastaneye geç getirildiği iddiaları değerlendirilmeden yürütülen ceza yargılaması sebebiyle yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 22/02/2022 tarihinde verilen karara göre; başvurucunun toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ücret ve ikramiye alacakları nedeniyle açmış olduğu belirsiz alacak davası üst mahkeme tarafından hukuki yarar yokluğundan usulden reddedilmiştir. Davanın hukuki yarar yokluğundan reddi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin, medeni hakla ilgili uyuşmazlığın karara bağlanması yönünden en etkili olan davanın açılmasını sağlama amacına ulaşılması için daha hafif müdahale teşkil eden aracın seçilmesi yerine başvurucunun mahkemeye erişimini imkansız kılan ağır bir aracın tercih edilmesinin gereklilik şartına uygun olmadığına ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 29/12/2021 tarihinde verilen karara göre; somut olayda malikler tarafından taşınmaz, yeşil alan olarak kullanılması amacıyla terk edilmiştir. Ancak daha sonrasında bu alanda yeşil alan dışında terk amacına aykırı olarak belediye hizmet binası ve asıl bitişik parselde bulunan caminin küçük bir kısmı inşa edilmiştir. Malikler tarafından yeşil alan ve yola terk edilen alanın bir kısmına terk amacına aykırı olarak belediye hizmet binası ve cami inşa edilmesi ile Belediyenin dükkanlardan gelir elde etmesinin farklı bir kamu yararı amacına hizmet edip etmeyeceği hususunda mahkeme tarafından bir değerlendirme yapılmadan maliklerin tazminat talebinin reddedilmesi, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet vermiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 15/03/2022 tarihinden verilen karara göre; kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanmak suçuna vücut veren ihmalleri, yüksek risk içeren bir üretim faaliyeti yapan ve ruhsatsız faaliyet gösterdiği kamu görevlilerince patlamadan kısa süre önce tespit edilmiş ancak faaliyeti durdurulmamış olmasıdır. Mahkemenin HAGB kararı sonucunda sanıkların deneme süresi içinde suç işlememesi halinde ceza hiç verilmemiş sayılarak adli sicile yansımayacaktır. İhmal sonucunda meydana gelen duruma bakıldığında karar neticesinde soruşturmanın etkinliğinin sağlanması koşullarından biri olan sorumluların fiilleriyle orantılı ceza almaları koşulunun yerine getirilmediği ve cezasızlık sonucunun doğduğu anlaşılmıştır. Verilen kararın bu tür ihmallere hoşgörü ile yaklaşıldığı izlenimi vereceği ve bireylerin devlete ve adalet mekanizmasına olan güvenini zedeleyeceği de düşünüldüğünde Anayasa tarafından güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğine ve başvuruculara 1.200.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 31/03/2022 tarihinde verilen karara göre; derece mahkemesinin kararında başvurucu Canan Karatay'ın açıklamalarının anne ve çocuk sağlığı için oluşturduğu tehdit somut olarak ortaya konulamamıştır. Bir açıklamanın insan ve toplum sağlığına tehdit oluşturduğunun kabul edilebilmesi için birey ve toplum sağlığına yönelik varsayılan tehdidin içeriğinin, bilginin kasıtlı ve doğrulanabilir şekilde yanlış veya yanıltıcı olduğunun ve bireyleri yanlış yönlendireceğinin, bilhassa da ifade edilen görüş ve tehdit arasında yakın ve doğrudan bağlantının oldukça açık, spesifik ve tekil olarak ortaya konulması gerekir. Bu sebep ile başvurucuya verilen disiplin cezası nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 16/03/2022 tarihinde verilen karara göre; iş sonu tazminatı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca kamu idare, kurum ve kuruluşlarınca mali yılla sınırlı olarak sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlilerine ödenen kıdem tazminatının benzeri olan bir parasal haktır. Sözleşmeli öğretim görevlileri arasında iş sonu tazminatına hak kazanma bakımından Türk vatandaşı olup olmama temelinde yapılan farklı muamelenin nesnel ve haklı bir sebebinin bulunmadığı açıktır. Bu sebep ile Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 05/07/2022 tarihinde verilen karara göre; açılan işçi alacağı davasının devam ettiği, davanın karmaşık olmaktan uzak olduğu ve 7 yılı aşkın bir yargılama sürecinin yaşanması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle ortaya çıkacak zararların tazmin edilebilmesi için Anayasa Mahkemesine bireysel başvurudan önce etkili bir başvuru yolunun bulunmaması nedeniyle yapısal bir sorun olduğunu tespit eden mahkeme tarafından, pilot karar usulünün uygulanmasına ve yapısal sorunun çözümü için keyfiyetin Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirilmesine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 18/05/2022 tarihinde verilen karara göre; kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın reddedilmesi halinde otomatik olarak kamu alacağının yüzde onu oranında haksız çıkma zammı uygulanması, kamu alacağının tahsilini hızlandırma amacına erişme yönünden elverişli olmadığı gibi başvurulabilecek son çare de değildir. Ayrıca ilgili madde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olup mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olmadığı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 28/07/2022 tarihli karara göre; kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında yargılama giderlerinin kamulaştırmayı yapan idarece ödeneceği kanun tarafından hükme bağlanmıştır. Kamulaştırmasız el atma sebebiyle açılan tazminat davalarının amacı ve işlevi göz önüne alındığında bu hükmün kamulaştırmasız el atma sebebiyle açılan tazminat davalarında da uygulanmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Bu sebep ile üst derece mahkemesi tarafından yeterli gerekçe ortaya konulmadan verilen bozma kararı neticesinde davacı aleyhine hükmedilen yargılama giderleri ve vekalet ücreti nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 19/10/2023 tarihinde verilen karara göre; ön alım hakkının kullanılması amacıyla açılan davada, davalı ödemiş olduğu bedelin kendisine ödenmesi karşılığında davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. Buna rağmen mahkeme tarafından ön alım bedelinin depo edilmesi tedbirinin geç alınması ve depo edilen bedelin dava sürecince nemalandırılmaması sonucunda uzun süren yargılama boyunca paranın değer kaybına uğramış olduğu görülmektedir. Başvurucunun uzun süren yargılama sonucunda kararın kesinleştiği tarihte parasını geç almasından ve bu sürede mahkeme tarafından ön alım bedelinin nemalandırılmamasından kaynaklı olarak mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve paranın uğramış olduğu değer kaybı olan 436.983,00 TL'nin maddi tazminat olarak kendisine ödenmesine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 02/11/2022 tarihinde verilen karara göre; Türk olup Alman vatandaşı olan başvurucuların her iki ülkenin nüfus kaydında farklı soyadlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucular Almanya resmi kayıtlarında soyadlarının Kaplan olarak, Türkiye nüfus kayıtlarında ise Çökelekoğlu olarak yer aldığını, bu durumun hukuki işlemlerde ve resmi kurumlarda zorluklara sebep olduğunu belirterek Türkiye nüfus kayıtlarında düzeltme yapılmasını talep etmiştir. İsim konusundaki farklılıkların giderilmesine yönelik gerekli bir halin var olup olmadığı hususu irdelenmeksizin, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler dikkate alınmaksızın derece mahkemesi tarafından başvurucuların isim tashihi taleplerinin reddedilmesi sonucunda kamunun ve bireylerin çatışan çıkarları arasında adil bir denge kurulmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından 26/07/2022 tarihinde verilen karara göre; demir yolu üstyapısının trenlerle güvenli bir şekilde seyahat edebilecek şekilde yapılandırılması, gerekli teknik donanımın sağlanması ve denetim vasıtasıyla hizmetin kişilerin yaşamı ve fiziksel bütünlükleri bakımından güvenli bir şekilde devamının temin edilmesi hususlarının yetkili kamu makamları tarafından yerine getirilmesinin gerekli olduğu tartışmasızdır. Başvurucunun yakınları ile birlikte onlarca kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olan somut başvuruya konu tren kazasında yetkili makamların kendilerine düşen pozitif yükümlülükler kapsamında gerekli ve yeterli önlemleri aldıkları söylenemez. Bu sebeple yaşam hakkının maddi ve usul boyutları ile ihlal edildiğine ve başvuruculara net 90.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.